hesabın var mı? giriş yap

  • ruyamda hz. isa'yi goruyorum ve kendisine diyorum ki,
    "abi jesus christ birle$ik mi yazilir ayri mi allaha$kina soyle deliricem?" .
    tekrar tekrar soruyorum o sadece bakiyor . cevap verdi mi hatirlamiyorum .

  • "sebep olanlardan hesap sormazsam, şerefsiz olayım" demiş.

    nihat sanırım farkında değilsin ama "öylesin". hatta o kadar "öylesin" ki, ilgi çekmek ve kamuoyundaki duruşunu yumuşatmak, sempati kazanmak için annesini kullanan bir malum sıfatlı kişisin.

    bir de tehdit ediyor utanmadan.

    edit: birçok arkadaş uyardı. kendini bilmez tarafından zarara uğrama diye. o yüzden malum kelimeyi biraz sansürlüyorum.

  • türkçedeki bağnazlık kelimesiyle kısmen açıklanabilir. backfire effect, yüzde yüz doğruluğu kanıtlanmış tezlerle bile bağnazları inandığı fikirlerden vazgeçirememek şeklinde yorumlanmış ilk entry'de. ancak bence bir düşünceye veya fikre inanan insanlara o fikrin kesinlikle ve binde bin yanlış olduğunun ispatlarını gösterdikçe kişilerin kendi fikrine daha çok bağlanması olarak da açıklanabilir. yani asıl eylem kanıt gösterildikçe kişinin yanlış bilgiyi ve fikri daha çok ve daha canhıraş savunması.

  • türkmen evine bir şıh misafir geldi. içeri buyur edip köylülerle birlikte odaya aldılar. köylüler "ne keramet edecek!" diye ağzının içine bakarken, şıh arada bir irkilir gibi yapıp “hoşt” diyordu.

    köylüler bunun bir keramet olduğunu anladılar ama ne kerameti olduğunu anlayamadılar! merakla sordular: “ya şıh hazretleri, nedir o arada hoşt dediğin ?..”

    şıh: “bir köpek kabe'nin duvarına işeyecek gibi niyetleniyor. onu görüyorum tabii ki, hoşt diye kovalıyorum…”
    köylülerin itikadı bir iken bin oldu…

    olanları kapının eşiğinden dinleyen evin hanım ağası sofrayı hazırladı. herkesin önüne üzerinde et olan pilav geldi…
    şıhın tabağında ise sadece pilav vardı…

    şıh bir süre etsiz tabağa baktıktan sonra, kapıda beliren hanım ağaya “benim tabağımda et niye yok, bunun bir sebebi var mıdır ey hatun?” diye sordu…
    hanım ağa yaklaştı, tabağı ters çevirdi, onun etlerini pilavın altına koymuştu. pilavın altında etlerin gözükmesiyle elindeki kepçeyi şıhın kafasına indirdi:
    “ulan tabağındaki eti görmedin de, kabe'deki iti mi gördün deyyus!"

    not: fakir baykurt'un on binlerce kağnı hikaye kitabından alıntıdır

  • lan ios alışkanlığı yüzünden kullanıyorum ama artık batarya işini çözmezlerse mümkün değil almam. androide de alışırız nedir yani. ulan iphone 5s var. telefon değil ağır böbrek hastası sanki. hergün diyalize bağlar gibi şarja bağlıyoruz.

  • türk kızı başlıkları yine hortladığına göre özgecan'ı unutma evresine geldik anlaşılan. neyse bir dahaki tecavüz/cinayete kadar hadi hep birlikte türk kızlarının ne kadar kezban olduğunu çeşit çeşit başlıkta inceleyelim.

  • demet akalin'in kulagina gitmesi daha muhim, en az 3 yaz mevsimi daha turk pop muzigi ana temasi belli olur.

  • casablanca filmi, bu projeye dahil olmuş ekip için cehennemden gönderilmiş bir proje idi. o dönemde, warner brothers şirketini yöneten jack warner, casablanca filminin büyük bir fiyasko ile sonuçlanacağını söylerken, filmin aktörleri ise proje sürecinin işkenceden farklı olmadığını anlatıyordu herkese.

    casablanca projesi, warner brothers şirketinde yapımcı olarak çalışan hal wallis’in “everybody comes to rick’s” adlı bir senaryoyu 20 bin dolara alması ile başladı. hal wallis, bu tiyatro oyununu, film haline getirmek için hemen çalışmalara başladı. wallis, ben-hur filminin yönetmeni olarak tanıdığımız william wyler’i yönetmen olarak projeye dahil etmek istiyordu ama anlaşamadılar. böylece, wallis, macar bir yönetmen ile anlaştı: michael curtiz.

    tiyatro oyununu, filme adapte etmek için, wallis, harika diyalog yazım sitili ile iyi bilinen julius ve philip epstein ikizlerine bu işi verdi fakat epstein kardeşler, senaryonun 3’de birini yazıp, başka bir proje için işi bırakmak zorunda kaldı. wallis, bir dolu yazarı projeyi bitirmeleri için işe aldı.

    bütün bu talihsizlikler içinde, sıra aktör seçimine geldi. hal wallis, o dönemin en meşhur kadın oyuncularından biri olan ann sheridan’i istiyordu ama onunla da anlaşamadılar. bu nedenle, ismi daha duyulmamış aktris ıngrid bergman ile anlaştı. bütün bunlar olurken, hal wallis, jack warner ile kimin başrolde oynayacağı tartışması içindeydi. warner, rick rolünü oynaması için george raft’i istiyordu. wallis ise humphrey bogart’in başrolü oynaması için ısrarlıydı. wallis, bu tartışmayı kazanan kişi oldu.

    humprey bogart ve ıngrid bergman, film setinde, öğle yemeği molalarında, bu projeden nasıl çıkabilecekleri konusunda birbirlerine akıl veriyorlardı. onlara göre, filmin konusu inandırıcı; diyaloglar ise ilham verici değildi. hatta rezil olmamak için, film galasına bile katılmamayı düşündüler.

    film çekimi devam ettiği halde, film setine her gün yeni senaryo sayfaları gönderiliyordu. filmin belirli bir sonu yoktu ve bu nedenle, hal wallis, iki değişik son çekmeye karar verdi. ilkini çektiler ve film çekimlerine son verdiler. diğer alternatif sonu çekmemelerinin nedeni, ilk çekimde çıkan sonucu beğendikleri için değil, film için ayrılan bütçenin bitmesi nedeniyleydi.

    max steiner, filmin müziklerini yazan kişiydi. max steiner, film çekimlerinin son günü, herkesin çok iyi bildiği, filmin en popüler şarkısı olan “as time goes by” şarkısından nefret ettiğini ve başka bir şarkı ile değiştirmek istediğini söyledi. wallis, bu teklifi kabul etti. bugün herkesin çok iyi bildiği, filmin en meşhur sahnesini yeniden çekmek için ıngrid bergram ile temasa geçtiklerinde bunun çok geç olduğunu anladılar çünkü, bergman, başka bir film projesi için saçlarını çok kısa kesmişti. istemedikleri halde, filmin konusu içinde büyük bir yer kaplayan bu şarkı ile devam etmek zorunda kaldılar.

    kimsenin, ona ve filme inanmaması, her şeyin planlanmayan bir şekilde gitmesi, istediği yönetmene, aktriste sahip olamaması, senaryonun apar topar yazılması ve istenilen yazarların işi bitirmemesi, set içindeki engeller, bütçe yetersizliği gibi daha bir çok şey, hal wallis’in vizyonundan ve projeye olan inancından hiçbir şey kaybettirmedi. bu proje, onun itibarini zedeleyebilecek büyük bir riskti.

    oscar adayları açıklandığında, casablanca, 8 kategoride oscar adayı gösterildi. 1942 oscar gecesi, 3 büyük oscar’ı kazandı: en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo. o günden bu güne, casablanca, gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında yer alır. ve bu başarı, hal wallis’in aldığı risk sonucu gerçeklesen bir başarıdır.